Küresel Rüzgarlar ve Yerel Dinamikler
2025 yılına girerken küresel ve yerel piyasalar, enflasyonist baskılar, jeopolitik gerilimler ve teknolojik dönüşümün etkisi altında şekilleniyor. Bu blog yazısı, Türkiye'nin enflasyon, büyüme ve para politikası hedeflerini, küresel ticaret savaşları, enerji piyasalarındaki değişimler ve yapay zekanın finans sektörüne etkilerini güncel verilerle detaylı bir şekilde analiz ediyor.
PIYASA VE EKONOMI GÜNDEMI
7/23/20253 min read
2025'in Ekonomik Ufku: Küresel Rüzgarlar ve Yerel Dinamikler
2025 yılına adım atarken, dünya ve Türkiye ekonomisi, bir dizi karmaşık ve iç içe geçmiş faktörün etkisi altında şekilleniyor. Jeopolitik gerilimler, enflasyonist baskılar, ticari ilişkilerdeki değişimler ve teknolojinin dönüştürücü gücü, piyasaların ve ekonomik aktörlerin gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Bu dinamik ortamda, ekonomik karar alıcılar ve bireyler için geleceğe yönelik bir perspektif geliştirmek büyük önem taşıyor.
Türkiye ekonomisi açısından 2025, dezenflasyon sürecinin kararlılıkla sürdürüldüğü bir dönem olarak öne çıkıyor. Merkez Bankası'nın (TCMB) 2025 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 24 seviyesinde koruması, sıkı para politikasının devam edeceğinin bir göstergesi. Piyasa katılımcılarının genel beklentileri de bu dezenflasyon patikasının üzerinde seyretse de, para otoriteleri fiyat istikrarı sağlanana kadar mevcut duruşun korunacağını vurguluyor. Cari işlemler açığı beklentilerinin 2025 için 25,3 milyar dolara yükselmesi, dış ticaret dengesindeki hassasiyetin devam ettiğini ortaya koyuyor. Ekonomik büyüme tarafında ise 2025 için yüzde 4'lük bir hedef bulunuyor; bu büyümenin istihdam artışı ve işsizlik oranlarında düşüş getirmesi bekleniyor. TCMB'nin 2025 yılında Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı sayısını 12'den 8'e indirmesi, daha odaklı ve uzun vadeli bir politika çerçevesi benimsendiğini gösteriyor.
Küresel piyasalara baktığımızda, 2025 yılı ticaret ilişkileri açısından kritik bir dönem olabilir. Özellikle ABD ile Çin, Kanada ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki potansiyel ticaret savaşları, küresel ticaretin seyrini ve tedarik zincirlerinin yapısını derinden etkileyebilir. Şirketler, bu belirsizliklere karşı tedarik zincirlerini daha bölgesel ve dirençli hale getirme arayışında. Yapay zeka ve makine öğreniminin entegrasyonuyla geliştirilmiş planlama, sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlar ve blok zinciri tabanlı izlenebilirlik çözümleri, tedarik zinciri yönetiminde öne çıkan trendler arasında.
Enerji piyasalarında ise yenilenebilir enerjiye, özellikle güneş enerjisine olan ilgi ve yatırımlar hızla artıyor. 2025 yılı itibarıyla Türkiye'nin yenilenebilir enerji kurulu gücünün 74 GW'a ulaşması hedefleniyor; bu kapasitenin içinde rüzgar ve güneş enerjisinin önemli bir payı bulunuyor. Elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların payının yüzde 47,8'e çıkarılması planlanıyor. Küresel ölçekte de Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, 2025 itibarıyla elektrik üretiminin yüzde 35'inin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması bekleniyor. Bu dönüşüm, enerji sektöründe yeni yatırım fırsatları yaratırken, doğal gazın elektrik üretimindeki payının düşmesine de zemin hazırlıyor.
Yapay zeka (YZ), finans sektörü de dahil olmak üzere tüm endüstrilerde dönüştürücü etkisini sürdürüyor. 2025 itibarıyla YZ ve makine öğrenimi uygulamaları, finansal işlemlerde yaygınlaşarak sektörde kalıcı bir yer ediniyor. Kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi, dolandırıcılık tespiti, risk analizi ve operasyonel verimlilik, YZ'nin finans alanındaki temel uygulama alanları arasında yer alıyor. Bankalar ve FinTech firmaları, manuel süreçleri azaltarak müşteri ihtiyaçlarına anında yanıt verecek akıllı sistemlere yatırım yapmaya devam ediyor.
Türkiye'deki yatırım ortamına bakıldığında, 2025 Yılı Yatırım Programı, toplam 1,44 trilyon TL ödenekle altyapı projelerine ve stratejik sektörlere önemli kaynaklar ayırıyor. Deprem tedbirlerine yönelik projelere 511 milyar TL ayrılırken, yükseköğretim, sağlık ve sanayi sektörlerindeki yatırımlara da kayda değer paylar tahsis edilmiş durumda. Hanehalkı borçluluğu göstergeleri, borcun GSYİH'ye oranında yatay bir seyir izlerken, borcun harcanabilir gelire oranında sınırlı bir azalma görülüyor. Bireysel kredi büyümesinde bir miktar yavaşlama olsa da, kredi kartı ve ihtiyaç kredileri en etkili kalemler olmaya devam ediyor.
Önümüzdeki dönemde, küresel ve yerel ekonomideki bu dinamiklerin dikkatle takip edilmesi, hem politika yapıcılar hem de bireysel yatırımcılar için büyük önem taşıyor. Veri odaklı yaklaşımlar ve adaptasyon yeteneği, ekonomik istikrar ve büyümenin anahtarı olacak.
Finans
Finansal gelişmeler için güncel bilgiler sunuyoruz.
@finanshub.net
© 2025. All rights reserved.